2 Temmuz 2018 Pazartesi

Aldatmak

Merhaba
Geçen hafta bir halk otobüsüne bindim ve en öne şoförün arkasına oturdum. Öyle denk geldi. Tamamen tesadüf. Duyacaklarım varmış. Babaannem derdi "başına gelecek varmış". Hayır başıma bir şey gelmedi de çok şükür duyduklarım derin derin düşünmeme sebep oldu. 
Önce Şoför abimiz gençten ( ben diyeyim 30  siz deyin  33), otobüsü kullanırken birini aradı. Konuşmanın gidişatından eşi olduğunu anladım. Konuşma aynen şöyleydi "Lan sen bana güvenmiyor musun? Niye telefonumu karıştırıyorsun, mesajlarıma bakıyorsun? Bak bana güvenmiyorsan akşama pılını pırtını topla evi terk et. Kızım ben seni seviyorum banane o kadından. Ne bileyim sabahın köründe niye aramış. Fazla uzattın ama. Görürsem sorarım ne derdi varmış. Ben işimde gücümde bir adamım evden işe işten eve......." Valla ne yalan söyleyeyim ben bile inandım adama, yazık dedim karısı kıskanç heralde.
Sonra bu arkadaş telefonu kapatıp 2 dakika sonra birini daha aradı. Yani adam acayip becerikli. Hem bir aracı hem de iki kadını telefonda idare etti gözlerimin önünde. Bu arada da öyle rahat ki otobüsteki yolcular beni duyuyor gibi bir kaygısı yok. İkinci aradığı kişiyle konuşması da şu: "kızım sabahın köründe niye arıyon beni, kafan mı iyi senin? ne diyecen sabah sabah. Bir daha öyle arama mesaj da atma bak fena olur. Neyse sen şimdi onu boşver cumartesi sana gelcem. Ben anlamam kızım işini gücünü bana zaman ayıracan.(Buralarda küfürler var. Aslında konuşmanın içine serpiştirilmiş bir sürü küfür var). Geliyom dedim o kadar. Hadi görüşürüz" dedi ve kapatıp tekrar karısını aradı. "Ya şimdi konuştum ben o kadınla. Ahmet abinin baldızıymış o, bi kere "bana iş bul " diye yanıma gelmişti yazık zor durumdaymış. Onun için aramış zavallı. Sen de neler düşündün kızcağız hakkında. Neyse anlaştık dimi bir daha öyle şüphelenmek, telefon karıştırmak yok. Niye gülüyon kızım deli gibi. Sinirlenecem bak. Hadi kapat görüşürüz". Böyle konuşmalar cereyan etti otobüste ve ön tarafta bulunan herkes te duydu. Zaten şoför abinin hiç umrunda değildi duyulmak. 
Sonra ben kendi kendime derin düşüncelere daldım. Yalan söyleyen bir adam, hem de bundan hiç rahatsız olmadan, hakkıymış gibi, haklıymış gibi. Güven ne demek? dedim kendi kendime. Sevgi ne demek? Hayır farkındayım toplumda bunlar artık daha sık yaşanan şeyler ama ne bileyim yaaa bir üzüldüm bir kötü oldum. Karısını arayıp duyduklarımı anlatmak istedim. Seni kandırıyor demek istedim. Bir şey değişir miydi bilmiyorum. Belki de kadın biliyordu, en azından hissediyordu. Çünkü adam yalan açıklamalarını yaparken gülmeye başlamıştı. Adam da kızmıştı gülmesine. Büyük ihtimal çaresizdi, çocuğu falan vardı, bilmiyorum ama sonrasında kafamda yazdığım senaryo bu. Valla size de anlatıp acımı paylaşmak istedim sadece başka bir amacım yok.Siz de gıcık olun ben tek başıma mı gıcık olayım canım? İşte böyle. Şimdilik hoşça kalın .
13.03.2015

Halil Cibran- Kum ve Köpük

Karşındakinin gerçeği
sana açıkladıklarında değil,
açıklayamadıklarındadır.
Bu yüzden onu anlamak istiyorsan,
söylediklerine değil,
söylemediklerine kulak ver.
Söylediklerimin yarısı beş para etmez;
ama ola ki diğer yarısı sana ulaşabilir
diye konuşuyorum.
Yalnızlığım, insanlar geveze hatalarımı övüp,
sessiz erdemlerimi eleştirmeye
başladığında doğdu.
Bir gerçek her zaman bilinmek,
ama ara sıra söylenmek içindir.
İçimizdeki gerçek olan sessiz,
edinilmiş olan ise gevezedir.
İçimdeki yaşamın sesi,
senin içindeki yaşamın
kulağına ulaşamaz.
Yine de kendimizi yalnız
hissetmemek için konuşalım.
Sözcüklerin dalgası
hep üstümüzde olsa da,
derinliklerimiz daima dinginliğini korur.
Yaşam kalbini okuyacak
bir şarkıcı bulamazsa,
aklını konusacak
bir filozof yaratır.
Zihnimiz bir süngerdir,
yüreğimizse bir nehir.
Çoğumuzun akmak yerine,
sünger gibi emmeyi seçmesi ne garip!
Eğer kış,
'Baharı yüreğimde saklıyorum'
deseydi, ona kim inanırdı?
Her tohum bir özlemdir.
Öğretilerin çoğu pencere camı gibidir.
Arkasındaki gerçeği görürsün,
ama cam seni gerçekten ayırır.
Haydi seninle saklambaç oynayalım.
Yüreğime saklanırsan eğer,
seni bulmak zor olmaz.
Ancak kendi kabuğunun
ardına gizlenirsen,
seni bulmaya çalışmak
bir işe yaramaz.
Neşeli yüreklerle birlikte
neşeli şarkılar söyleyen
kederli bir kalp ne kadar yücedir.
Yürüyenlerle birlikte yürümeyi yeğlerim,
durup yürüyenlerin geçişini seyretmek değil.
Hayır, boşuna yaşamadık biz!
Kemiklerimizden kuleler yapmadılar mı?
Özel ve ayrımcı olmayalım.
Unutmayalım ki, şairin aklı da,
akrebin kuyruğu da gururla
aynı yeryüzünden yükselir.
Evim der ki, 'Beni bırakma,
çünkü burada senin geçmişin yaşıyor.'
Yolum der ki, ' Gel ve beni izle,
çünkü ben senin geleceğinim.'
Ve ben hem eve, hem de yola derim ki,
'Benim ne geçmişim,
ne de geleceğim var.
Eğer kalırsam,
kalışımda bir ayrılış vardır;
gidersem,
ayrılışımda bir kalış.
Yalnızca sevgi ve ölüm
her şeyi değiştirebilir.'
Daha dün, yaşam küresi içinde
uyumsuzca titreşen bir kırıntı
olduğumu düşünürdüm.
Şimdi biliyorum ki,
ben kürenin ta kendisiyim,
ve uyumlu kırıntılar halinde
tüm yaşam içimde devinmekte.
Adlandıramadığın nimetleri özlediğinde,
ve nedenini bilmeden kederlendiğinde,
işte o zaman büyüyen her şeyle
beraber büyüyecek ve
üst benliğine uzanacaksın.
Ağaçlar yeryüzünün
gökkubbeye yazdığı şiirlerdir.
Ama biz onları devirir ve
boşluğumuzu kaydedebilmek için
kağıda dönüştürürüz.
Güzelliğin şarkısını söylersen eğer,
çölün ortasında tek başına olsan bile
bir dinleyicin olacaktır.
Esin daima şarkı söyler;
asla açıklamaya çalışmaz.
En büyük sarkıcı,
sessizliğimizin şarkısını söyleyendir.
Eğer ağzın yemekle doluysa
nasıl şarkı söyleyebilirsin?
Ve eğer elin altınla yüklüyse,
şükretmek için nasıl kaldırabilirsin?
Sözler zamansızdır.
Onları zamansızlıklarını bilerek
söylemeli ya da yazmalısın.
Şiir bir düşüncenin ifadesi değildir.
O, kanayan bir yaradan
veya gülümseyen bir ağızdan
yükselen bir şarkıdır..
Kum ve Köpük - 1926
Halil Cibran

Zayıflama Maceram-Prime Studio

MerhabaPower Plate Prime Studio
Pazartesi günü Ocak ayında aldığım 40 seanslık Power Plate seanslarım sona erdi. Mehtabişkomla vedalaşmak çok zor oldu. Mehtabişko(Mehtap Kırbaç) benim spor hocam. Tatlı cadım.Onu çok özleyeceğim:((
Vaktim olmadığı için bana konsantre spor lazımdı. Yani az sürede çok kalori yakabileceğim en faydalı olabilecek bir spor yapmak istiyordum. Uzun süre düşünüp araştırdıktan sonra Power Plate aletiyle tanıştım. Kullanıcı yorumlarında ve tanıtımlarında "yarım saat spor yapıyorsunuz iki saat yapmışsınız gibi kaslarınız çalışıyor" cümlesi beni can evimden vurdu. İşte dedim bu benim aradığım spor:)) Sonra da Ankara'da Power Plate olan spor salonları araştırması yaparken internette Prime Studio'yu buldum. O gün telefon ettim bana spor kıyafetlerimle gelmemi ücretsiz deneme seansları olduğunu söylediler ama ben işten çıkıp gittiğim için deneme seansı yapamadık ama Mehtap ve Ergin çiftiyle tanıştım.Başlamam için çok az konuşmamız yetti. Tamam dedim. Aslında biraz pahalı bulduğumu itiraf etmeliyim. Ama 40 seanslık bir paket almış bulundum:))) İyi ki de almışım dedim ama sonrasında. İlk günden Mehtap'la çok sıcak bir ilişkimiz oldu. Hem disiplinli hem de çok dostçaydı. Bana "Hoşgeldin Bebişim" diyerek her gittiğimde sarılması, spor yaptırırken ettiğimiz sohbetler sayesinde kan ter içinde kalmama rağmen zamanın nasıl geçtiğini anlamamı sağladı.
 Power Plate Prime Studio 
Mesela işim olduğunda telefon edip "gelemeyeceğim Mehtap" dediğimde bana "hayır bebişim öyle bir dünya yok geleceksin" diyordu:))) Yani sıkı takip. Ama öyle yapmasaydı sanırım ben de düzenli gitmezdim. Bazen sürünerek gittim ama çıktığımda yaşayacağım hafiflik ve mutluluk hissini ve Mehtap'ın bana çekişeceğini düşünerek gittim.Mehtap'a diyordum ki "senin için geliyorum" O da sağolsun "gel de kendin için benim için, farketmez" diyordu. Ve nasıl geçtiğini anlamadan 40 seansımız bitmiş. Toplamda 5,5 kilo verdim ve 10-15 cm inceldim çeşitli bölgelerden:)))) Ama hiç diyet yapmadım(Mehtap burayı okuduğunda beni öldürecek ilk gördüğü yerde). Haftada bazen 3 kez bazen de 2 kez gittim. Mehtap'a hep dikkat ettiğimi söyledim. Kendimce de şöyle dikkat ettim. Akşam yemeğinden sonra atıştırmalarımı kestim. (Bu insanlık için küçük olabilir ama benim için büyük bir adımdı:))))).
 Power Plate Prime Studio
Yani Power Plate bence yapabileceği her şeyi yaptı. Daha ne yapabilirdi ki. Ama kilo vermekten  çok incelip sıkılaştım ve daha ilk 10 seansta insanlar farketmeye başladılar. Spor yaparken POWER Plate cihazının üzerinde yapıyorsunuz ve alet akım gönderiyor. Yani yaptığınız hareket hangi kasınızı çalıştırıyorsa cihazın titreşimleri sayesinde o kaslar 3-4 kat fazla çalışmış gibi oluyor. 
 
Hem Power Plate'le spor başarılı hem de Prime Studio'nun sahipleri Mehtap ve Ergin KIRBAÇ çok başarılı. Prime Studio butik spor salonu gibi. Ve birebir spor yaptırıyorlar. Genelde bayanlarla Mehtap, erkeklerle de eşi ilgileniyor. İkisi de çok ilgililer, çok tatlılar. İkisi de Hacettepe'den mezun olmuşlar. Orada tanışıp evlenmişler, evlendikten sonra farklı spor salonlarında çalıştıktan sonra Temmuz 2012 de Prime Studio'yu açmışlar.


 Power Plate Prime StudioSizi seviyorum çocuklar .Yolunuz açık olsun. Kalbiniz bu kadar güzelken zaten eminim hayat size istediğiniz her şeyi verecektir.
26.06.2014

Küba'da Neler Yasak?

Selam
Geçtiğimiz yaz yakın bir arkadaşım Küba'ya gitti. Benim de merak ettiğim bir ülke. Mesela Küba'da sağlığın ve eğitimin tamamen devletin olduğunu anlattı ve Türk Toplumu olarak bizim biraz ağlak bir millet olduğumuzu, acı çekmekten zevk aldığımızı ve acı çekenlere karşı fazla anlayışlı olduğumuzu fark ettiğini söyledi. Ben de bir süredir bizim toplumumuz için aynı şeyleri düşünür oldum. Küba'da insanların sokaklarda dans ettiğini ve durup dururken bile eğlenmeye, dans etmeye başlamanın normal olduğunu , insanların neşeli olduğunu anlattı.
Hiç bir ülkeyi övmek amacında değilim ama öz eleştiri de yapabilmeliyiz. Son dönem gençler arasında popüler olan Kore Filmlerinin neden popüler olduğunu düşündüğümde ve çevremde bu konuları konuştuğum insanlara göre de , filmlerde en çok saygı, gelenek ve her şeyi tüketmemiş olmanın cazip olduğunu fark ettik. Son zamanlarda çok sık duyduğumuz "değerler eğitimi" kavramının önemi gittikçe artıyor. Yani insana dair değerlerden gittikçe uzaklaşıp, her şeyi tüketip ama hala mutlu olmadığımızda anlıyoruz.
Son dönemde iyice dillere pelesenk olmuş olmasına rağmen anlayamadığımız "mutluluk içimizde" kişisel gelişim klişesinin özünü kavrayamıyoruz.
Son başlayan dizileri annem seyrettiği için izlemek durumunda kalıyorum ve ne zaman bıkacağız bu "zengin kız, fakir oğlan", "zenginliğe hayranlık" vb.... gibi konulardan diye düşünmeden edemiyorum. Hele ki Disney Chanel diye bir TV kanalı var. Orada ki yabancı dizilerde çocuklarımızın maruz kaldığı mesaj bombardımanını bir izleseniz inanamazsınız. Çocuklarımızı bu tarz programlardan da korumalıyız bence.
Yağmurun Dünyası www.sagnakyagmur.blospot.com  sitesinde aşağıda ki yazıyı okudum ve paylaşmak istedim. Yazının orjinali için sitesine gidebilirsiniz.Yasak kelimesi çok itici bir kelime olmasına rağmen okuduğunuzda "çok doğru" diyebileceksiniz bence:)))

KÜBA'DAKİ YASAKLAR LİSTESİ


* Sömürücü ülkelerin bayraklarının yakılması yasak; çünkü onlar yöneticileri değil, o ülkenin halklarını temsil ediyor.


* Karalamacılardan dahi olsa, birinin ölümüne sevinmek yasak; çünkü ailesinin acısına saygı duyulur.

* Birilerinin karşısında diz çökmek yasak.

* Onurunu kaybetmek yasak.


* Gerçekten özgür olmanın gücünü kaybetmek yasak.

* Fidel Castro'nun heykelini yapmak veya adına anıtlar dikmek yasak. Ona tapmak yasak, o yaptığı işleri insanlığın çıkarı için yaptığını, kişisel olarak çıkar sağlamak veya yücelmek için yapmadığını söyler.


* Zaten hak olan bir şey için yalvarmak, dilemek onu bir mükafat gibi görmek yasak.

* Tarihsel düşmanların özel hayatından konuşmak. Bu sebeple meşhur "Clinton ve Monica Lewinsky" meselesi hakkında bir tek Kübalının bile konuştuğu duyulmadı.


* Halkın iktidarına ve yaşayış şekline karşı işler çevirmek veya ona karşı çalışmak yasak.

* Cehalet yasak.

* Marjinallik yasak.

* Kültürel yozlaşmak yasak.

* Çocukların kaderine terkedilmiş bir şekilde sokaklarda uyuması yasak.

* Az sayıda zenginin çok varlığının olması ve çok sayıda İnsanın az varlığının olmasını oluşturacak durumlara devletin göz yumması yasak.

* Dünya üzerinde herhangi bir yerde Üniversite okuma şansı olmayan gençlerin, hayallerine ulaşmak için ne yapacağını bilmeden Çaresiz kalması yasaktır. Bu yüzden ELAM (Latin Amerika Tıp Okulları) kurulmuştur.


* Muayene ve ameliyat parası olanağından yoksun olduğunu için doktora gitme imkanını kaybetmiş insanların olması. Bu sağlık alanındaki problemler sadece Kübalıların problemi olarak değerlendirilmesi kabul edilemez. Bu sadece Kübalıların problemi değildir, dünyada yaşayan kadın- erkek yoksul halkların problemidir. (Küba'nın yaklaşık 30.000 doktoru dünyanın yoksul ülkelerinde hizmet vermektedir; Çevirenin notu).

* Beslenmede yetersiz düzeyin varlığı yasak.

* Çoçuk ölümlerinin olması yasak. Dünyadaki Katolik kilisesinin, dünya üzerinde kurbanlar almaya
devam eden, kondom kullanılarak kaçınılabilecek hastalıkların, okullarda ve gençlik çevrelerinde konuşulmasını ve bunun önlemlerinin uygulanmasını yüzsüzce engellemektedir.

* Dayanışma eksikliği yasak.

* Duyarsızlık yasak.

* İnsanların topluma karşı sevgi ve saygı duymaması yasak.

* Dayanışma ihtiyacı olanlarla dayanışma eksikliği yasak.



* İki yüzlülük yasak.

* Başkalarının alınteriyle birkaç kişinin zenginleşmesi yasak.
14.10.2014

Hayal Gücümü Kaybettim Hükümsüzdür:))))

Günaydın
Dün sabah işe gitmek için hazırlanırken kızım da uyanmış yanımda resim yapıyordu. "Anne bak elektirik çarpmış bir uzaylı" dedi.Resmin üstünde yer alan resim. Altta da anne kelebek, yani ben "hadi kızım eve gidelim artık" diyormuşum. Çocuk kelebek Ezgi'de "hayır biraz daha gezelim" diyormuş.))) Ben de dedim ki "peki anne kelebeği mi dinlemişiz yoksa yavru kelebeği mi?", "eve gelmişiz" dedi.

 Aklıma Küçük Prens" romanında ki fil yutmuş boa yılanı hikayesi geldi. Çocuk babasına resmi gösterip sorar.Ne görüyorsun burada diye.
Babası da "şapka" der. Çocuk ise "hayır o fil yutmuş bir boa yılanı der.


Çocukların hayal gücü süper. Geçenlerde katıldığım bir seminerde konuşmacı bir resim gösterdi ve bize ne gördüğümüzü sordu. Bir çizgi ve bir yuvarlak dedi genelde insanlar ve konuşmacı dedi ki "bu konuda bir araştırma yapılmış. Yetişkinler genelde "bir çizgi ve yuvarlak" gördüklerini söylemişler. Ama çocuklar çok çok farklı cevaplar vermişler. Mesela "yuvarlak şapkanın içine gizlenmiş bir maymun,kuyruğu dışarda kalmış", "takla atan bir kaplumbağa" vb..... Aklınıza gelebilecek yüzlerce şey söylemişler. Büyüyünce hayal gücümüze ne oluyor? diye sordu sonra konuşmacı.


Gerçekten de neden kaybediyoruz hayal gücümüzü? 
30.12.2014

Kiev 2


Selamlar
Burası Füniküler. Tren vagonu gibi aletlerle yokuşu çıkıyorsun. İstanbul da varmış. Eşim söyledi. "Tünel" miş ismi İstanbul'lular bilir. Ama buradakinin mesafesi çok kısa.


1905 yılında yapılmış. İstanbul da ki daha eskiymiş. Burada toplu taşıma çok ucuz. Mesela Ankara'da bir kişinin bineceği paraya burada dördümüz binebiliyoruz. Hem de en pahalı "maşrutka" ya. Yani minibüse:)))) Fenikülere binmek te komik bir para. Türk lirasının değerli olması ne kadar güzel bir şey. Amerikalı olmak istedim. Düşünsenize paranız her yerde değerli ve her şey ucuz geliyor size bu yüzden. Londra'dayken her şeyi 3le çarpıyordum. Burada sekize bölüyoruz. Kendimi çok zengin hissettim:))))


Geçen yıl bizde ki Gezi Olaylarına benzer olaylar burada da olmuş. Burası Euro Maydan. Ekim gibi başlamış. Şubat, mart gibi Devlet Başkanının değişmesiyle son bulmuş. Ama buranın dondurucu soğuğunda insanlar çadırlar kurup eylemler yapmışlar. Çok takdir ettim şahsen. Çünkü gezerken bile donuyor insan. Ama inancın gücü işte.
Çok sayıda insan ölmüş. Onların anısına mumlar var.
Bunlar da mumlar. Meydanın ortasına bu mumlarla Ukrayna'nın devlet sembolünü çizmişler. (Karşıdan görünce ben reçel kavanozu zanettim:)))

Ve sonunda başkan değişmiş. Ülkeyi terk etmek zorunda kalmış.
Burası Fünikülerden aşağıya inerken caddenin sonunda el yapımı çikolatalar yapan bir kafe. Bayıldım. Ortam öyle güzeldi ki. Masalarda dantel örtüler. Çeşitli şekillerde çikolatalar vardı. Biz fondü gibi çikolatalardan aldık. 
Çocuklar da bayıldılar.

Bunlarda Putin Çikolataları. Malumunuz Ukrayna ile Rusya arasındaki sorunlar. Bir de tuvalet kağıdı yapmışlar.
Kafasını kopartarak yiyorlarmış.
Bir metroları var .Yerin yedi kalt altında:)))) Yani metroya inerken varacağın yeri görmüyorsun. O derece derin.

Havalar öyle soğuk ki. Heryerimizi sarıp sarmalıyoruz gene de üşüyüp kapalı yerlere kaçmaya yer arıyoruz. İnsanlar niçin bu kadar soğuk yerlerde yaşarlar ki. Bir anlam veremiyorum şahsen. Küçücük bebeklerle gezmeye çıkıyorlar. Dondurucu soğuklarda bile.  Soğuğa bebekliklerinden alışıyorlar. Doğru dürüst güneş görmedikleri için beyaz tenliler.
Dolmuşlar, otobüsler çok eski. İnsanlar ne koşullarda yaşıyorlar diye düşündüm. Çok lüks arabalar var. Yani çok zenginlerle fakirler var.
Devam edecek..........
26.01.2015




Kiev Günlükleri 1

Merhabalar
Dün Ankara'dan İstanbul'a oradan da Kiev'e geldik. İlk defa Türk Hava Yolları ile uçtum ve çok beğendim. Dört yıldır en iyi havayolu şirketi seçiliyormuş. Hakediyor bence de:)))
Mesela hostesler çok güleryüzlüydü. Koltuklar rahattı. İkramlarda lezzetliydi.Sonra çocuklara hediyeler verdiler. Ankara-İstanbul arasında çocuk dergisi "Heroes". İstanbul Kiev arasında da içinde oyuncaklar olan küçük çantalar verdiler.








Küçük hediyeler ama çocuklar çok sevindi. Ezgi uçağa bindiğinde "çok heyecanlıyım hayatımda hiç uçağa binmemiştim" dedi. Ben de "oooo koskoca 6 sene de nasıl olurda binmezsin" dedim:))) İstanbul'dan uçağa binen Ukraynalı bayanlardan gözümü alamadım. Ne kadar güzeldiler. Eeeee boşuna ünlü değillermiş:))) Ama indikten sonra aynı şeyi düşündüğümü söyleyemeyeceğim.
Sonra Kiev'e indik. İlk düşündüğüm şey "çok gri bir şehir" olduğuydu. 
Bu bir seyyar kahve dükkanı. Burada çok yaygın bunlardan.
Türk kahvesi yok ama mocca, filtre kahve(Amerikano), kapuçino vb....... bir sürü kahve var. 
Otobüsler falan çok eski. Traleybüsler var mesela. Bilet alıyorsun araçta delme yerleri var. Gidip deliyorsun. Kimse kontrol falan etmiyor. Şahsen Türkiye'de olsa herkes deler miydi diye düşündüm ama burada herkes deliyor. 
Çok fazla kadın çalışan var her yerde. Metro da ,markette,araç şoförü, aklınıza gelecek her yerde. Ya kadın nüfusu çok ya da çok çalışkanlar.


24.01.2015


Yanlış yoldasın bilim dünyası


Gerçekten de çok yanlış yolda:)))))) Yani kilo almaya çözüm bulan kişi dünyanın gelmiş geçmiş en zengin kişisi olur bence. Haaa bir de kelliğe çözüm bulan kişi 2. en zengin olur.
Dün gece yine uyandığımda karnım kazınıyordu gece 1,5-2 falandı. Ama ne yaptım. Çok azimli davrandım ve mutfağa gitmedim. Kendimi tebrik ediyorum ve başarılarımın devamını diliyorum.
Ama çocuklar her akşam  patlamış mısır istiyorlar. Çay-mısır keyfisi yapıyoruz ama her akşam. Dün gece dedim ki "bu gece mısır yok" "aaaa neden" dediler. "Kilo alıyorum ama ben" dedim. "O zaman sen yeme " dediler. "yok yaaa benim canım yok mu" dedim. Bu yeni nesil pek anlayışsız canım. Bir su bardağı patlamış mısırı bir porsiyon kabul edersek yağlı ve tuzlu bir bardak mısır yaklaşık 260 kalori, yağsız ve tuzsuz olursa(ay ne biçim) 76 kaloriymiş bu arada bu değerli bilgiyi de paylaşayım çünkü ben üşenmedim araştırdım:))))
    Facebookta NeuroFormat Eğitim Sitesi isminde bir sayfayı takip ediyorum. Çok ilginç şeyler paylaşıyorlar. Genelde yapılan psikolojik testler, insan davranışları vb.... konularında videolar paylaşıyorlar. Mesela dün bir video paylaşmışlar. "Gözlerle Zayıflama". Yapılan bir deneyden bahsediyorlar. Bir otoparka bir çift göz resmi koymuşlar. Yanlış park vb... gibi kural ihlalleri %65 oranında azalmış. Biri sizi görüyor hissi insanların kendilerine çeki düzen vermelerini sağlıyormuş. Bana çok ilginç geldi. Zayıflamayla ilgili olarak ta mutfağınızın bir yerine ayna asmayı öneriyorlar. Hatta buzdolabının üstüne asılmasını tavsiye ediyorlar.
     Bugünlük bu kadar.
13.01.2015

İlginç Mekanlar

 

*The Beautiful Room
Bu mekan Amerika'da Teksas eyaletinde bulunuyormuş ve buraya güzel yada yakışıklı olmayan kimse giremiyormuş. Mekana girbilmek için yetkililerle 30 dakikalık bir mülakattan geçmek ve fotoğraf albümünüzü paylaşmanız gerekiyormuş ve eğer mekan sahipleri güzel olduğunuza karar verirse bu kulübe eğlenmeye girebiliyormuşsunuz. Şahsen ben hiç tasvip etmedim. Öyle insanları güzel çirkin diye ayırmalarını. Ama ilginç bir düşünce, ilginç bir mekan, doğruya doğru:)

Eternity
Burası da Ukrayna'da bir mekan. Dev bir tabut şeklinde bar. Bar cenaze marşıyla açılıyormuş ve barın en favori kokteyli "şahadet şerbeti" isimli kokteylmiş. Ürkütücü bir ortam bence gidenler eğlenebiliyorlar mı merak ettim. Bizim mezarlıklarımızda yazan "Her canlı bir gün ölümü tadacaktır" yazısından bile ne kadar çok insanın rahatsız olduğunu düşünürsek bu mekanın Türkiye'de pek şansı olmadığını söyleyebiliriz öyle değil mi?
12.11.2014

Kardeş Kıskançlığı

Kardeş Kıskançlığı Geçenlerde nereden geldiyse aklıma kızım yeni doğduğu zamanlarda yaşadığım kardeş kıskançlığı geldi. Öncelikle şunu b...