Eski zamanların birinde (ama çok eski, bayaa bi eski) develerle, çöllerden geçilerek yolculuk edermiş insanlar. Günlerce süren yolculuklarda çölde aç, susuz kalma tehlikesi varmış. Günlerden bir gün bir derviş devesiyle yolculuk ederken büyük bir çölden geçmesi gerekmiş.Hava çok sıcakmış ve etrafta kumdan başka hiç bir şey yokmuş.
Derviş bir kaç saat çölde yolculuk ettikten sonra uzakta insana benzeyen bir karaltı görmüş. Hayal gördüğünü sanmış ama biraz daha yaklaşınca yanılmadığını anlamış. Bu, kumların üzerinde bitkin yatan bir insanmış. Derviş bu zavallının öldüğünü sanmış önce. Devesinden inmiş, yanına gitmiş. Bakmış ki yaşıyor ve "su,su" diye inliyor. Derviş hemen koşup devesinde asılı çantasından matarasını alarak zavallıya su vermiş. Sonra aç olup olmadığını sormuş. Yabancı aç olduğunu söyleyince çantasındaki azığından vermiş. Karnı doyup biraz kendine gelince yabancı adam dervişin deveesine doğru koşmaya başlamış.Derviş ne olduğunu anlamadan arkasında bakakalmış vee yabancı deveye binerek kaçmaya başlamış. Derviş ne olduğunu anladığında adamın arkasından bağırmış "tamam devemi al kaç ama bu olayı kimseye anlatma". Adam gülerek kaçmaya devam ederken dervişin söylediklerine aklı takılmış. Ne demek istediğini o kadar merak etmiş ki kaçmaktan vazgeçip geri dönmüş ve dervişe neden öyle söylediğini sormuş.
Derviş demiş ki: "Eğer bu olayı anlatırsan bundan sonra hiç kimse çölde, yolda gördüğü yardıma muhtaç bir yabancıya yardım etmez. Anlatma ki kötülük yayılmasın" demiş.
17.05.2014
17.05.2014
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder